Yapraklar düşüyor, çok yükseklerden
Sanki uzayda ormanlar ölüyormuş gibi…
Her yaprak “hayır” diye isyan eder gibi düşüyor.
Kocaman tek bir avuca düşüyor gibi seriliyorlar toprağa…
Sonbahar hep hüzün çağrıştırır insana. Şairlerin en çok sevdiği, yüreğe dokunur şiirlerin yazıldığı bir veda mevsimidir. Bahardan ve yazdan kalan her şeyin vakti geldiği için teker teker ayrıldığı mevsimdir.

Sonbahar, değersizlik ve ümitsizlik hissinin ortaya çıktığı mevsimden kaynaklı bir depresyon halidir aynı zamanda. Özellikle, kadınlar erkeklere oranla 4 kat daha fazla etkisini hisseder.
***
Aynı zamanda melankoliyi derinleştiren bir hali de vardır, Sonbahar’ın. Günler kısalır ve soğur, ağaçlar ihtişamını döker ve yazın bolluğu kışın yok olmaya başlar. Doğanın yenilenmesi bize, vücudumuzun da ağaçlar gibi yaşlandığını, bizim de onlar gibi yavaş yavaş süslerimizi kaybettiğimizi çağrıştırıyor olsa da; aslında sonbaharın verdiği hüznü, vucüdumuzun seratonin aktivitesinin azaldığı ve melatoninin aşırı üretildiği döneme denk gelmesiyle açıklayabiliriz.
***
Aslında Sonbahar, hiçbir zaman son değildir. Yeniden doğmanın heyecanının ölmekte saklı olduğunu anlatır. Sessizce ve cömertçe yeni yaşamın tohumları ekiliyorken, her başlangıcın bir sonu, her sonun bir başlangıcı olduğunu hatırlatır.
***
Uyanmak için uyumanın, dirilmek için ölmemin, yeniden var olmak için yok olmanın gerektiğini; hayata tekrar tutunmak için savrulmayı, tamamlanmak için eksilmeyi; mutlu olmak için hüzünlenmeyi öğretiyor.
***
Hangi sanatçı, sonbahar gibi doğanın kullandığı canlı ve hayali paletle ölüm döşeğinde rengarenk bir sahne çizebilir ki? Böyle düşününce, belki de ölüm; onu çirkin ve kötü bulan, ölmekten korkan bizlerin göremediği ve kabullenemediği bir lütufa sahiptir.

Bizim için hüzünlü olan sonbahar doğa için bizim zannettiğimiz kadar yıkıcı olmayıp; aksine belirli bir güzelliğin umudunu yansıtmaktadır. Yaşlandıkça artan hüzünlerimizden dolayı, sonbahara yüklediğimiz anlamlar, onu bizim için hüznün mevsimi haline getirmektedir.
***
Çocukluğumuzda, hep ilkbaharı yaşadığımız için sonbahar diye bir şey yoktu. Aslında, ölümün farkına varan biz ergenlerin işidir, sonbaharı hüzünlü hale getirmek. Bu yüzden hüzün ve keder mevsimi olarak biz hep sonbaharı suçladık. Oysa ki, hüzün de keder de bizim içimizdeydi. Bütün mevsimlerde biriktirdiğimiz hüzünlerimizi, ayrılıklarımızı sonbaharda düşen yapraklarla dile getirdiğimizi sandık.
***
“Görünen her şeyde gizli bir bütünlük var.” Doğanın görünen yüzünün ardında, büyük bir gerçek gizleniyor aslında. Çirkinlik ve güzellik, karanlık ve ışık, ölüm ve yaşam zıt değildir; “Gizli bütünlük” paradoksunda bir arada yer alırlar. Paradoksdaki zıtlıkların her biri, bizim sandığımız gibi olumsuz değildir; sadece gerçekliğin kalbinde gizemli bir bütünlük içinde yaşarlar ve biz bunu algılamakta zorlanırız.

Oysa biz, zıtlıkların karmaşıklığından kaçıp rahatlığını tercih edip karşıtlıkları bir arada tutmakta zorlanıyoruz. Karanlık olmadan ışığın, sonbahar ve kış olmadan ilkbahar ve yazın ihtişamını, ölümün prangaları olmadan yaşamın zevklerini istiyoruz. İstediğimizi elde etmek ve zevklerimizi sürdürmek için hep bir pazarlık yapma arayışı içindeyiz.
***
Oysa bize verilen hayat, bu zarif dünya ve onu böyle yapan mevsimsel döngüler kadar gerçek, renkli, verimli ve bütündür.
***
Güzellikler yerle bir olurken hala yas tutuyor olsam da sonbahar bana içimde, bizde ve doğal dünyada her şeyi sonsuza dek yeni yapan ilkel döngüyü hatırlatıyor…

Her şeye rağmen Sonbahar, her ne kadar bize yenilenmeye ve ümitli olmaya dair mesajlar verse de bir hüzün mevsimidir. Ayrılıktır, elvedadır, vazgeçiştir, uzaklara yapılan bir yolculuktur.
***
Kalmanın ya da gitmenin elinde olmadığı, bir ağaca yük olmanın ve zamanını doldurmanın ve yalnızca hükmedilmiş bir yolculuğun gönüllü yolcusu olmanın işaretidir. Yeni çıkılacak bir yolculuğun hazırlığı, gidenle kalan arasındaki hüzünlü bir ayrılıktır.
***
Hüzün güzeldir! Gözyaşı getirir. Gözyaşı kalbi sulayan bir rahmettir; katılaşmış kalpleri yumuşatır. Yumuşayan kalpler tekrar sevgiyle dolar; sevgiyle dolan kalpler gün gelir mutlaka kavuşur. Yeter ki siz gidenin arkasından su dökmeyi bilin ki, sevginin kökü kurumasın; Sonbaharda gidenlerin yerini İlkbaharda doldurun.