Mağusa (Gazimağusa, Famagusta) Kuzey Kıbrıs’ın Lefkoşa’dan sonraki ikinci büyük şehridir. Mağusa’nın kuzeyinde bulunan antik Enkomi ve Salamis şehirleri önemini yitirdikten sonra, Kıbrıs’ın batısındaki bir körfez içerisinde kurulmuş olan Gazimağusa, bir zamanlar surlarla çevirili bir ticaret kasabası olarak kazandığı ününü uzun yıllar korumuştur. Şehir adanın kuzeyindeki en önemli liman şehridir.

Gazimağusa Nerede
Gazimağusa, Kuzey Kıbrıs’ın doğu kıyısında, Salamis antik kentinin (şimdiki Salamis harabeleri) güneyinde ve hayalet kent (Kapalı Maraş) ‘nın (Varosha) hemen kuzeyinde yer almaktadır. Lefkoşa’nın yaklaşık 55 km (araçla 45 dk) doğusundadır. Girne’nin 78 km (araçla 1 saat) güneyindedir.
Mağusa’nın adı nereden gelir
Mağusa’nın adı antik çağlardan günümüze kadar değişerek gelmiştir. Şehrin adı, Helenistik dönemde Arsinoe’dir. Ptolemy Philadelphus, şehri bu adı taşıyan kız kardeşi adına inşa etti. Şehrin adı, Roma döneminde etrafında kumdan başka bir şey olmamasından dolayı, Latince’de kumda saklı anlamına gelen “Amachusta” dır. Şehrin adı hakkında diğer bir bilgi de: Azize Catharina’nın babası Kral Kostus’un, Antony ve Cleopatra’ya karşı Actium’da kazandığı zaferin anısına “Augustus” ünvanı almasından dolayı; şehrin adının “Fama agusti” den Famagosta’ya değiştiğidir.

Fransız ve İngilizler zamanında şehir “Famagusta” olarak anılmış. Kıbrıslı Türkler ise 1974′ gazilik alan şehre şimdiki adıyla, GAZİMAĞUSA olarak adlandırmaktadır. Günümüzde ise yerli halk genelde “Mağusa ya da Magosa” ismini sık kullanmaktadır.
Mağusa’ya nasıl gidilir
Kuzey Kıbrıs’ın ikinci büyük şehri olan Mağusa’ya ulaşım her yerden kolaylıkla sağlanabilir. Türkiye’den gelenler önce Ercan Havaalanına, oradan Kıpas otobüslerine binerek Gazimagusa’ya (45dk) ulaşabilirsiniz. Özel transferler (tek sefer yaklaşık 150 TL civarı) ve havaalanından araç kiralama (günlük 100-150 TL) da yapılabilir.

Gazimağusa’nın Tarihi
Gazimağusa, M.Ö 3. yüzyılda Ptolemus krallarından Philadelphus tarafından kurulduğu ve kralın yeni kurulan bu kente kız kardeşi Arsinoe’nin adını vermiştir. Kuzeyde bulunan Salamis’in M.S. 648’de Araplar tarafından yakılıp yıkılması üzerine orada yaşayan halkın yeni şehre taşınmasıyla büyüyen kent zamanla küçük bir liman şehrine dönüşmüştür.

Mağusa Luzinyanlar döneminde zengin bir şehir
Mağusa, en parlak ve en zengin dönemini şüphesiz ki bir Fransız krallığı olan Lüzinyan döneminde yaşamıştır. Lüzinyanlar Döneminde, şehre yüzlerce kilise, saray, çarşı, hamam inşa edilmiştir. Bu dönemde Mağusa’da 365 tane kilisenin varlığından söz edilmektedir. Yalnız günümüze çok azı ulaşabilmiştir.

Mağusa, 1291’de Filistin’deki Akka şehrinin çöküşünden kaçan Hristiyanların gelmesiyle küçük bir köyden, Hristiyanlık’ın en zengin şehirlerinden birine dönüşmüştür. Akka’nın düşüşünün ardından yükselişe geçen Mağusa kenti yalnızca Kıbrıs’ın yerel ürünlerinin ana çıkış limanı olmakla kalmadı aynı zamanda diğer ülkelerden getirilen mallar için de bir depo, nakliye ve transit geçiş limanı olarak işlev görmüştür.
Famagusta’da, Lüzinyanlar’dan sonra Cenevizliler ve Venedikliler hakimiyeti
1372’de liman Cenevizliler tarafından ele geçirildi. Cenevizliler ve Venedikliler arasındaki bitmeyen sürtüşmelerden dolayı kalıcı bir barış sağlanamamıştır. Venedikliler ve Lüzinyanlılar ilişkisi daha kuvvetli olması, son Luziyan kralının bir yaşında ölmesi ve hiçbir varisi olmamasından dolayı; Venedikli olan annesi, Lüzinyan krallığını Venediklilere devretmiştir.

Mağusa’nın Venedik dönemi: Mağusa surları güçlendiriliyor
16 şubat 1489 yılında Lüzinyan döneminin son kraliçesi Katerina Cornaro’nun Mağusada’ki Aziz Nicolas katedralinde düzenlenen bir törenle Kıbrıs’ı Venedik idaresine teslim etmiştir ve Venedik dönemi adada başlamıştır. 1489’da Kıbrıs’ın kontrolü tamamen Venedikler’e yönetimine geçmiş ve adanın başkenti Lefkoşa’dan Mağusa’ya taşınarak tüm ada Gazimağusa’dan yönetildi.

Venedikliler, Kıbrıs’ı bir askeri üs olarak kullandılar ve adada büyük şehirleri güçlendirmek için çalıştılar. Barutun icadı ve top kullanımı yaygınlaşması ve adanın Osmanlılar tarafından ele geçirileceği endişesi ile şehrin duvarlarını güçlendirmeye karar verdiler.
Mağusa’nın güçlü surları
Lüzinyan döneminde yapılmış mevcut savunma, Venedik’ten gönderilen mimarlar (Gionvanni Girolamo Sanmichele ile kaptan Nikolao Foskarino) tarafından yeniden şekillendirdiler ve kuvvetlendirdiler. Ortaçağ meydan kuleleri yuvarlak kulelerle değiştirildi ve tüm duvarlar ve kaleler boyunca top delikleri açıldı.

Ayrıca şehri Osmanlı saldırılarına karşı korumak için surların dışına 46 metre uzunluğunda ve bir hendek açılır. Venedik surları 18 metre genişliğinde (bazı yerleri 9 metre) ve 3 km uzunluğunda olup ana kayanın üzerinde kesme taştan inşa edilmiştir.

Duvarlarda yer yer kuleler, kapılar, rampalar, seğirdim yolları, mazgal delikleri, cephanelik, depo ve ağırlar bulunmaktadır. Sur duvarlarında 14 kule vardır. Şehirde ayrıca bir iç kale (othello) ve şehre girişi sağlayan Kara Kapısı (Ravelin) ile deniz kapısı (Porta del Mare) olarak bilinen iki tane de kapısı vardır.
Mağusa’da Osmanlı dönemi: Mağusa’nın fethi
Venedikliler ve Osmanlılar arasındaki ilişkiler çıkmaza girmeye başlamıştır. Venedik’te Türk gemilerinin ele geçirilmesi, Osmanlı-Venedik Antlaşması’nı ihlal eden Türk korsanlarının infaz edilmesi ve Venedik limanlarında Maltalı korsanların varlığının devam etmesi, Venediklilerin Müslüman hacıları taciz edip genel ticarete müdahale etmesinden dolayı Sultan’ın Kıbrıs’a müdahale etmiştir.

Osmanlılar, bu duruma bir son vermek ve genel olarak Doğu’daki Osmanlı denetimini pekiştirmek için harekete geçti. 1570’te bir Osmanlı donanması Kıbrıs’ı Ocak-Ekim 1571’de süren bir kuşatma altına aldı ve Kıbrıs, Osmanlıların kontrolüne geçti. Yaklaşık 200.000 askerler başladığı kuşatmada Lefkoşa’dan sonra Mağusa’yı almıştır. Mağusa’nın güçlü Venedik duvarları Türkleri durduramamıştır.
Günümüzde Mağusa
Gazimağusa yaklaşık 30.000 nüfusu ile Kıbrıs’ın ikinci büyük şehridir. Ekonomisi; Turizm, öğrenci ve asker olan adadan Mağusa da kendine düşen payı almaktadır. Savaş ve depremlerle yıpranan şehir, Ortaçağ askeri mimarisinin en güzel örneklerini içerir. Kuzey Kıbrıs’ın hala eskisi gibi önemli bir liman şehri olan Mağusa, aynı zamanda adanın turizminde önemli bir yere sahiptir. Lüzinyan döneminden kalma yapılar, Venedik surları ve hayalet şehir Maraş (Varasho) en çok merak edilen ve ziyaret edilen yerlerdir.





Gazimağusa Belediyesi, her yıl Doğu Akdeniz Üniversitesi ve özel sektörün desteği ile uluslararası düzeyde kültür ve sanat festivaline ev sahipliği yapmaktadır. 2007 yılında, Mağusa şehri Dünya Anıt Fonu tarafından nesli tükenmekte olan bir miras olarak kabul edilmiştir.
Mağusa’nın hayalet şehri Kapalı Maraş (Varaşo)
Kapalı Maraş, Kıbrıs’ı ziyaret eden herkesin merak ettiği yerdir. Rum ve Türk anlaşmazlığının ve düşmanlığının sembolüdür. Kimileri için gurur veya utanç kaynağı, kimleri için insanlık ayıbıdır… 1974’ten beri kullanılmadığı için hayalet şehir denilmektedir.




Bir zamanların Las vegası olarak anılan Varoşa, Birleşmiş milletler askeri tarafından tarafsız bölge olarak kullanılıyor. Buraya girmek yasak. İzinsiz girmenin 7 yıl cezası var. Sınıra (yeşil hat) yakın otellerin bahçesinden ve odalarından kapalı maraş görülebiliyor. Araçlarla ve otobüslerle de yeşil hat boyunca gezilebilecek yerler var.
Mağusa Limanı
Mağusa limanı, Kıbrıs’ın en derin limanıdır. 10 km kuzeyinde bulunan Salamis’in limanının dolmasıyla, Salamis halkının liman faaliyetlerini sürdürebilecekleri yeni şehir olan Mağusa’yı kurmuşlardır. Şehir, tarih boyunca, Doğu Akdeniz’in en önemli limanı olması nedeniyle, Akdeniz’de ticaret yapan gemilerin uğrak yeri haline gelmiş ve zenginleşmiş.

Çin ve Hindistan gibi uzak doğu ülkelerinden Suriye kıyılarına getirilen birçok kıymetli ticari eşya Mağusalı tüccarlar tarafından, Mağusa üzerinden, Avrupa’ya sevkedilmeye başlanmış ve böylece şehir Doğu-Batı ticaretinde bir geçiş merkezi olarak büyük rol oynamıştır.

Mağusa limanı, Türk ve İngiliz döneminde İngilizlerin Mısır ve Uzakdoğu’ya ulaşan bir askeri ve ticari limanı olmuş. Kalenin deniz cephesini yok etme pahasına 1954 yılında İngilizler kale önünü doldurarak Ortadoğu’nun en büyük limanını inşa etmişlerdir.
Mağusa limanı türküsü
Kuzey Kıbrıs’ta dillerden düşmeyen ve herkesin ağzında bir marş gibi söylenen Mağusa türküsü yaşanan hüzünlü bir hikayeye dayanıyor.
Mağusa limanı türküsünün hikayesi
Limasal’un Arnavut Mahellesi’nde yaşayan Zenci Mahmut’un ve Hatice’nin (Beyaz ırk) oğludur. Mağusa limanında gümrükte çalışan oğullarına Arap Ali lakabıyla bilinmektedir.
Ali Mağusada çalıştığı gümrükten çıkıp meyhaneye eğlenmeye gidiyor. Meyhanede ingiliz askerleriyle tartışmaya başlıyor ve kavga çıkıyor. Çıkan kavgada ingiliz askerleri Ali’yi süngü darbeleriyle öldürüyor. Limasol’da toprağa verilen Ali için ağıt yakılıyor ve nihayetinde bu türkü ortaya çıkıyor. Bu ‘ağıt-türkü’, günümüze kadar gelmiş, farklı sanatçılar tarafından sürekli okunmuş ve söylenmiştir.
Mağusa limanı türküsünün sözleri
Mağusa limanı limandır liman (aman aman)
Beni öldürende yoktur din iman
Uyan Alim uyan
Uyanmaz oldun
Yedi bıçak yarasına
Dayanmaz oldun
İskeleden çıktım yan basa basa (aman aman)
Mağusa’ya vardım gan kusa kusa
Uyan Alim uyan
Uyanmaz oldun
Yedi bıçak yarasına
Dayanmaz oldun
Ölür oldum hey hey bak neler oldu (aman aman)
Elbiselerim de gan ila doldu
Uyan Alim uyan
Uyanmaz oldun
Yedi bıçak yarasına
Dayanmaz oldun
Ma(ğ)usa Limanı’ndan aldılar beni (aman aman)
Üç mil uzağına attılar beni
Kafir İngilizler vurdular beni
Uyan Alim uyan
Uyanmaz oldun
Yedi bıçak yarasına
Dayanmaz oldun