Perge antik şehri günümüze kadar sağlam bir şekilde gelmiş ve ziyaretçileri hayrette bırakan açık bir hava müzesi niteliğindedir. Perge sadece Antalya’da değil, Türkiye’de görülmesi gereken en önemli antik şehirlerden biridir. Perge’nin tarihçesinden Perge’de gezilecek yerlere kadar tüm ayrıntılara yer veren “Perge Gezi Rehberi”ni sizler için hazırladım. Yazının sonuna kadar sabredip okuyabilirseniz Perge’ye dair aklınızdaki tüm sorulara cevap bulabileceksiniz.
🏛️Perge
Truva savaşlarından sonra kurulan Perge Helenistik ve Roma döneminde zengin mermer işçiliğiyle donatılmış. Pamfilya bölgesinde bilimin, sanatın ve sporun öncülüğünü yapmıştır.

Perge, Antik Çağda bulunduğu bölge olan Pamphylia’nın kentleşmesi bakımından çok büyük bir öneme sahiptir. Şehir, tarihte Küçük Asya’ya gelen çok sayıda araştırmacının yoğun ilgisini çekmiştir.
Diğer Roma şehirlerinde de olduğu gibi, Perge de Roma imparatorluk kültüne sahip olmak için Roma imparatorlarının ilgisini çekmiş ve Roma Devleti nazarında diğer kentlerden daha ayrıcalıklı bir konuma yükselmeyi amaçlamıştır. Başarıya ulaşmış bu çalışmalar sonucunda, Roma Devleti’nden Neokoros unvanı alarak Roma imparator kültü tapınağına sahip olabilmiştir.

Perge şehrinin, planlamasına bakıldığında günümüzdeki kent planlamalarından aşağı kalmadığı görülüyor. Şehir; anıtsal girişleri, çeşmeleri, sütunlu caddesi, hamamları, agorası, stadyumu, tiyatrosu, Helenistik kuleleri ve daha birçok kalıntısıyla gezmekle bitmeyecek kadar büyük.
Perge, aynı zamanda bir su şehridir. Etrafındaki zengin su kaynakları sayesinde şehrin çeşmeleri, hamamları ve sütunlu cadde üzerindeki su kanalı gece gündüz su ile beslenmiştir. Aynı zamanda bütün bu yapılar Pamphilia gibi sıcak bir bölgede yer alan şehri serinletmeye yardımcı olmuştur.
Anadolu’daki Roma hamamlarının en güzel örneği bu şehirdedir. Mimari bir deha ürünü olan Perge hamamının sıcak ve soğuk bölümlerini dolaşırken, rahatlarına düşkün Pergeliler’i kıskanacaksınız.
Perge’nin şehir mimarisinden, ele geçen zengin kalıntılarından, şehrin Doğu Akdeniz ve Pamphylia bölgesinin önemli bir kenti olduğu kolayca anlaşılmaktadır.
Perge’de ele geçirilen çok sayıda heykel, takı, sikke ve yazıt; Perge’nin yaşam tarzı, ticareti, dini, siyasi ve ekonomik hayatı hakkında bilgi vermektedir. Perge’den çıkarılan bütün önemli buluntular bugün Antalya Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Denizden gelecek saldırılardan korunmak için içeride bir konuma sahip olmasına rağmen, Aksu Çayı (Kestros) sayesinde denizden bağlantısını koparmamıştır.
Şehir, erken Hristiyanlık tarihi için de önemlidir. Aziz Pavlos’un Anadolu’daki misyonerlik gezilerinin ilk duraklarından biri olmuştur.
Perge, bir liman şehri olmasa da yanındaki Kestros nehri sayesinde deniz ticareti ile olan bağını hep güçlü tutmuştur. Kıbrıs ve Rodos adalarından, Fenike ve Mısırdan gelen gemiler Perge’nin limanına demir atmışlardır.
Perge şehri, Pamphylia bölgesine hakim olan devletler tarafından Doğu Akdeniz’den Anadolu’ya geçişte önemli bir durak noktası olmuştur.
Roma döneminde, Perge gibi önemli bir şehrin gelişimine büyük katkı sağlayan Perge’nin kızı olarak bilinen Plankia Magna adında bir kadın vardır. Şehrin ticari ve siyasi ağlarını geliştirmiş bu kadının, ata erkil bir sistemde ve diğer şehirlerde erkeklerin egemen olduğu bir dönemde Belediye başkanlığına kadar yükselmesi Perge’nin gelişmişliğine bir işarettir.
Perge’de bulunan Artemis Pergaia tapınağı sayesinde uzak bölgelerden buraya ziyaretçilerin gelmesiyle, dini yönden de Pamphylia’nın başşehri olduğunu göstermektedir.
Perge’yi öne çıkaran diğer bir kadın figür de Tanrıça Artemis’tir. Şehirde, Tanrıça adına büyük şenlikler düzenlenirdi. Perge Artemisi’nin tanınmışlığı ve tapınağının görkemli yapısından dolayı dünyanın çeşitli ülkelerinden Perge’ye gelenler; adak heykeller, değerli taşlar, altın ve gümüş armağanlar getirirdi.
Perge, Apollonius gibi önemli bir matematikçi yetiştirdi. Pergeli Apollonius Konik şekiller ve bağlamları üzerine çok fazla eser yazmıştır. Şehrin sembolü olan konik çatılı büyük Helenistik kapı kuleleri onun matematik bulgularından yararlanılarak planlandı.
Antik Roma’nın ihtişamını sergileyen Perge UNESCO kültür mirası listesine girmeyi çoktan hak etmişken hala geçici listededir. Eğer siz de Perge antik şehrini görmemişseniz Antalya’da gezilecek yerler listenize eklemelisiniz.
📌Perge Gezi Rehberi
📍Perge Nerede Nasıl Gidilir?✈️
Antik dönemde Pamphylia’nın en büyük kentlerinden biri olan Perge, günümüzde, Antalya’nın 18 km. doğusunda, Aksu ilçesinde yer almaktadır. Antalya Alanya karayolu üzerinde Perge’nin yer aldığı Aksu ilçesine Antalya otogardan tramvayla ya da metrobüsle gelinebilmektedir. Antalya Havalimanına sadece 10 km (araçla 15 dk) uzaklıktadır. Konum için tıklayın.

Perge’yi ziyaret etmeyi düşünenler için öncelikle şunu söyleyeyim: “Perge Antik şehri tahmin ettiğinizden çok daha büyük ve gezmekle bitiremeyeceğiniz bir antik şehirdir.” En az 3 saat ayırmalısınız. Mümkünse rehber tutun. Rehberinizin size anlattıklarıyla Perge geziniz daha anlamlı olacak.
⏰Perge Antik Şehri Giriş Ücreti ve Açık Olduğu Saatler
Antalya “Perge Antik Şehri” giriş ücreti: 60 TL.
Yaz Dönemi | 08:00 – 20:00 |
Kış Dönemi | 08:30 – 17:30 |
- Perge ören yeri Dini bayramların ilk günü öğleye kadar kapalıdır.
- Müze kart geçerlidir. Gişelerden Müze kart alınabilir.
- Tiyatronun girişinde Müzeye ait kafeterya ve tuvaletler mevcuttur.
- Perge’de hediyelik ve turistik alış veriş mağazası bulunmaktadır.
🚶Perge Nasıl Gezilir, Nereden başlamalıyım?
Perge’ye gelen grupların ve rehberlerin izlediği bir gezi yolu vardır. Bilmeyenler için Perge’yi baştan sona, nasıl gezeceklerini paylaşmak istiyorum. Perge’deki gezilecek yerleri paylaşmadan önce hangi sıralama ile gezmeniz gerektiğinden aşağıda bahsettim.

👣Perge’nin otoparkına gelir gelmez, gişelere gelmeden hemen solda, şehrin maketini görerek başlamalısınız. Bu maket şehrin Roma dönemindeki halini gösteriyor.
👣Gişelerden şehrin içine girmeden dışarıda kalan tiyatroyu ziyaret etmenizi öneririm. Şehri gezmeyi tamamladığınızda da yapabilirsiniz fakat yorulmuş olacaksınız. Karar sizin, tiyatroyu ya ilk önce ya da en son göreceksiniz.
👣Gişeleri geçer geçmez soldan devam edip Stadyumu ziyaret edin. Gişelerin sağında kafeterya yer alıyor. Her hangi bir şeye ihtiyacınız varsa tura başlamadan önce oradan temin edebilirsiniz. Turu bitirdikten sonra da bu kafede soluklanıp kahve ya da meşrubat içebilirsiniz.
👣 Stadyumdan sonra patika sizi şehrin güney kapısına yani Roma kapısına götürüyor. Artık şehrin en önemli yerindesiniz.
👣Roma kapısından sonra soldaki Anıtsal çeşmenin olduğu yerden hamamlara geçin.
👣Roma hamamlarını gördükten sonra geri geliyorsunuz; Helenistik kuleler solunuzda kalıyor. Helenistik kulelerin önünden devam edip şehrin agorasına ulaşıyorsunuz.
👣Agoranın çevresinde bir tur attıktan sonra Helenistik kulelerin arkasından başlayan ana caddeye geliyorsunuz. Bu ana caddeyi sonuna kadar takip edin.
👣Ana cadenin sonuna yaklaşınca solda, batıya giden sütunlu caddeyi göreceksiniz. İster oraya gidin, isterseniz yukarıya akropole çıkın. Önce akropole çıkmanızı öneririm.
👣Akropole çıkarken hadrian çeşmesini ve ortasında uzanan nehir tanrısı Kestros’un başşız heykelini göreceksiniz.
👣Çeşmenin ardından yukarı çıkan merdivenler sizi akropoldeki seyir terasına götürecek. O seyir terasında hem soluklanıp hem de önünüzde uzanıp giden Perge’nin muhteşem manzarasını izleyeceksiniz.
👣Seyir terasında yeterince zaman geçirdikten sonra geriye gelip, biraz önce yanından geçtiğiniz batı caddesine doğru yürüyüp buradaki sütunlu caddenin sonuna kadar gidip batı caddesinin sonunda batı kapısını da gördükten sonra geri dönüp, aynı yolu takip edin ve turunuzu tamamlayın.
📌Perge’de Gezilecek Yerler
1. Tiyatro | 9. Macellum/Agora |
2. Stadyum | 10. Sütunlu Ana Cadde |
3. Roma Kapısı (Güney Kapı) | 11. Ana Caddedeki Su kanalı |
4. Septmus Severus Meydanı | 12. Hadrianus Çeşmesi |
5. Septimus Severus Çeşmesi | 13. Seyir Terası |
6. Antik Roma Hamamları | 14. Batı Caddesi |
7. Helenistik Kuleler | 15. Batı Kapısı |
8. Hadrianus Takı |
1.Tiyatro
Perge tiyatrosu Greko-Romen tarzında bir tiyatrodur. Aspendos Tiyatrosu kadar olmasa da, oldukça iyi korunmuştur. Tiyatro’nun kapasitesi yaklaşık 12.000 kişidir. Önce Yunan tiyatrosu şeklinde inşa edilmiş ve daha sonra Roma tiyatrosu tipinde yenilenmiştir. Tiyatronun dışına daha sonra anıtsal bir çeşme ilave edilmiştir.

52 metre Sahnesi Roma stilinde tasarlanmıştır. Sahne binası M.S 170-211 yılları arasında iki katlı olarak inşa edilmiş. Daha sonraları, M.S 222-238 arasında üçüncü kat eklenmştir.

Sahne binasının cephesi çok güzel mitolojik konulara sahne olan kabartmalarla süslenmiştir. Her katta farklı tasvirler yer almıştır. Sahnenin cephesinde “Porta Regina” üzerinde Kurban Sahnesi yer almaktadır; üzerindeki frizler farklı dönemlerde yapılmıştır. 3. Katta Gigantomachie (Tanrılar ve devler arasındaki savaş), 2. Katta Kentauromachi (Theseus ve at adamların savaşı)frizleri, 1. Katta Dionysos frizleri yer almaktadır.

Perge tiyatrosu, orkestra çapı ile Anadolu’daki tiyatrolar arasında Efes ve Aizonai’den sonra, üçüncü büyük orkestraya sahiptir. Sahne (Orkestra) çevresinde bulunan korkuluk M.S 3. Yüzyılda gladyatör musabakalarında seyircilerin korunması için ilave edilmiş.

Perge’nin resmi festivalleri, Vespasianus Döneminden itibaren kutlanmaya başlanan Mehala Kaisareia ve Artemis Vespasianeia festivalleridir. Beş yılda bir yapılan bu kutlamalar kente pek çok kişiyi çekmiş; tiyatroda ve stadyumda oyunlar sergilenmiştir. Tiyatroda “Su oyunları” yapıldığına dair kanıtlara kazılarda rastlanmıştır.
2. Stadyum

Pergenin antik stadyumu 12.000 kişi kapasitelidir. Şehrin kuzey-güney doğrultusunda uzanmaktadır. Afrodisyas stadyumu kadar iyi durumda olmasa da, Günümüze gelebilmiş en iyi stadyumlardan biridir. Toplam uzunluğu 234 metredir. Yaklaşık 34 metre genişliğindedir.
Tiyatro ile yanyana inşaa edilmiştir. Şehrin festivallerin ve dini törenlerinin düzenlendiği kesmidir bu bölge. Şehir surlarının dışında kalmaktadır. Yoğun festival dönemlerini göz önüne alırsak bu yapılar şehrin dışında bırakılarak, yabancıların ve yogun ziyaretçi trafiğinin şehrin dışında tutmak istenmiştir.
3. Roma Kapısı (Güney Kapı)

Roma kapısı 24 metre uzunluktadır. Yüksekliği 11 metre ve 27 metre genişliktedir. Şehir güneye doğru genişlediği için yapılmıştır. İç yüzdeki mermer alınlık Suriye tipindedir. M.S 3. Yüzyılda ilave edilmiştir. Severuslar çeşmesine uyum sağlaması için ilave edildiği düşünülmektedir.
M.S 2. Yüzyıl sonu veya 3. Yüzyıl başlarında inşa edilmiş olmalı Roma kapısı. Perge antik şehrinin; Güney, Doğu ve Batı olmak üzere toplam üç ana kapısı vardır. Bunlardan ikisi Helenistik dönemden ve bir tanesi ise Roma dönemindendir.

Perge’ye ziyaretçi girişleri, Perge’nin güney kapısından yapılmaktadır. Güney kapı antik dönemde de en çok kullanılan kapıdır. Kapı, Roma döneminde genişleyen şehrin geldiği son noktada yer alır. Şehri çevreleyen sur duvarlarıyla birleşen Anıtsal kapı, iki tarafındaki kulelerle korunan dar bir geçitten şehre girilir. Roma savunma mimarisinin detayları da gözlenmektedir.

Güney kapının girişindeki alınlıkta bulunan rozet bezemeli kalkan kabartması son evreye ait bir devşirme taş olduğu sanılmaktadır.
Kapının avluya bakan ön tarafı Roma döneminin en güzel taş işçiği ile bezenmiş mermere oyulmuş detaylar vardır.
4. Septmus Severus Meydanı

Perge Septimus Severus Meydanı
Septimius Severus meydanı ve Helenistik Kapı ile Roma Kapısı arasında yer alır.
Septimus Severus Meydanı, yaklaşık 72 metre uzunluğundadır. Roma kapısından geçtikten sonra Helenistik kulelere doğru uzanan geniş avludur.
Meydanın sol tarafında bu avluyu boydan boya kaplayan iki katlı anıtsal çeşme ve onun yanında hamamın girişi (Propylon) yer alır.
5. Septimus Severus Çeşmesi (Anıtsal Çeşme)

İmparatorluk döneminde kentin artan su ihtiyacını karşılamak için Perge’de su ile ilgili pek çok yapı inşa edilmiştir. Bu yapılardan biri de Severuslar döneminde Güney Hamamının doğusuna eklenen bu görkemli yapıdır.
İmparator Septimius Severus heykelinin burada bulunmasında dolayı bu çeşmeye onun ismi verilmiştir. Çeşmeye, güney hamamından pişmiş toprak künklerle su taşınmış. Çeşme, 15 metre uzunluğunda ve 3 metre genişliğindedir; 8 metresi günümüze kadar ulaşmış. Su, 2 katlı korinth düzeninde bir cephesi olan nişlerde bulunan yunus kabartmalı çörtenlerden buradaki havuza akıyordu.
Çeşmedeki avcı Artemis heykelinin bulunduğu niş üzerindeki yazıtta çeşmenin “Artemis Pergaia’ya İmparator Septimius Severus’a, onun oğulları Marcus Aurelius Antoninus’a (Caracalla) ve Geta’ya adandığı; ayrıca İmparatoriçe Julia Domna’ya ve Perge Kentine” de ithaf edildiği yazar. Daha sonra, Geta’nın adı çeşmenin üzerinden silinmiştir.
Çeşmenin cephesinde, köşelerinde triton bulunan, iç kısımlarda Helios ve Selene, ortada sol baştan Hermes, Kharitler (üç güzeller), avcı formunda betimlenmiş Artemis bulunmaktaydı. Artemis Pergaia, Aphrodite ve Eros betimli kesik alınlık günümüzde Antalya Müzesinde sergilenmektedir.
6. Perge’nin Antik Roma Hamamları (Güney Hamamı)

Perge’nin antik Roma hamamları günümüze kadar ulaşmış en güzel hamam kalıntlarıdır. M.S 1. Yüzyılda yapılmış olup M.S 2. Yüzyılda tadilat ve bazı ilaveler yapılmıştır. Şehrin korunmuş en anıtsal bölümüdür. Hamamlar, Kuzeybatı-Güneybatı uzantısında tasarlanmıştır; 9 ayrı bölüm tespit edilmiş ancak iki tanesinin işlevi kesinlik kazanmamıştır.
Perge Hamamının Bölümleri
1. Apodyterium (Soyunma odası)

Apodyterium Perge hamamının girişindeki ilk odadır. Dikdörtgen planlı bu yapının içinde taştan veya ahşaptan oturma sıraları vardı. Zemini, M.S 4-5. Yüzyıllara tarihlenen geometrik mozaikle kaplıdır. Bir kapı ile palaestra tarafına, bir diğer kapı ile de Severus çeşmesinin arka tarafına çıkış sağlanmış. Ortada sekizgen bir küçük havuz (piscina) bulunur.
Havuz, tuğladan örülmüş, içi yeşil damarlı, dışı ise beyaz mermer levhalarla kaplı bir duvara sahiptir. Havuzun zemininde su künkleri ve fıskiye tesisatı hala görülebilmektedir. Havuza su, Septimius Severus çeşmesinden künklerle getirilir, fıskiye tesisatı ile suyun fışkırarak havuza dolması sağlanır ve akan sular dışta bulunan drenaj kanalı ile havuzdan dışarı tahliye edilirdi.
2. Natatio (Soyunma odasının yanındaki Yüzme havuzu)

Soyunma odası (Apodyterium) yanındaki havuz “natatio” olarak anılır. Soğuk su havuzudur ve palaistrada yapılan antrenmanlardan sonra burada yıkanılırdı. Havuzun etrafındaki duvarda pek çok niş bulunur. Nişlerin içinde ve yanlarındaki duvarlarda mermer payeler bulunur. Havuzun duvarlarının yüzeyi yeşil, koyu mavi ve sarı damarlı mermer levhalarla kaplanmıştır. Havuza üç yerden merdiven ile iniş sağlanmaktadır. Havuz tabanında duvarı süsleyen heykel ve heykellere ait başlar bulunumuştur.
3. Palaistra, Gymnasium (Spor Alanı)

Palaistra, 46×35 metre ölçülerinde ve dört tarafı portikolarla süslü bir mekandır. Güreş, koşu gibi spor faaliyetleri; felsefe, mantık ve genel kültür dersleri yapılırdı. Gymnasiumlar, fiziksel egzersiz yapılan yerler olduğu için, su temini çok önemlidir. Bu yüzden hamamların içinde yer almıştır.
Yapıdaki bütün portikoların tabanı, iri tessera, geometrik motifli ve bordürlü panolardan oluşan ve M.S 3 ila 5. Yüzyıl aralığına tarihlenen mozaiklerle döşelidir.
4. Frigidarium (Soğukluk)

Perge’deki Roma hamamının en büyük odasıdır; dikdörtgen planlıdır. Taban döşemesi opus sectile tarzında renkli mermer mozaikle kaplıdır. 1,40 metre derinlikte bir havuzu bulunur.
Bu bölümdeki havuzun içinde yedi tane mousa heykeli ve Apollon’a adanmış bir sunak bulunmuştur. Tanrı Apollon burada “Sanata önayak olan – Mousaların efendisi” olarak tapılmıştır.
Odanın girişinde küçük bir havuz vardır. Bu bölüm havuza girmeden önce ayakların yıkanması içindi. Ayrıca bu bölüm kirli suyu ayrı bir haznede toplayıp mekanın dışına, atık su kanalına akmaktaydı.
5. Tepidarium (Ilıklık bölümü)

Tepidarium, ılıklık bölümüdür. Burada dikdörtgen boyutlu bir havuz bulunur. Düz hatıllı ve orijinal byüklüğünde bugüne kadar gelmiş üç adet büyük pencere ve tabanında ise hypocaust (yerden ısıtma) sistemi bulunur.
Hypocaust sistemi ve güneye yönelik geniş pencereler sayesinde, öğle güneşini iyi alması açısından sıcaklık bölümü özelliğini iyi sergilemektedir. Frigidarium ve caldarium arasındaki kuvvetli ısı değişimini dengelemek için iki mekanın tam arasına yerleştirilmiştir.
6. Caldarium (Sıcaklık bölümü)

Caldarium diğer odalara nazaran daha küçüktür. Dikdörtgen planlıdır. Taban altından, ılıklık bölümünden gelen, devam eden hypocaust sistemi bütün tabanı kaplar. Hem güneye hem de batıya yönelik kolay güneş alan geniş pencereleri nedeniyle caldarium olarak tanımlanmıştır.
Havuzlar “alveus” adı verilen sıcak su havuzlarıdır. Ayrıca, odada “labrum” adı verilen soğuk su havuzları da bulunmaktadır. Sıcak havanın çift katlı duvarlar arasında dolaşmasını sağlamak için künkler yerleştirilmiş. Ayrıca duvarlar da T biçimli tuğla çiviler ile ısıtılıyordu.

Mekanda, birleşik kaplar metoduyla çalışan üç tane büyük kazan, birkaç tane de külhan bulunmaktaydı. Bronz kazanların izleri odadaki incir ağacının olduğu yerde bulunmuştur.
7.Claudius Piso / Klaudios Peison galerisi (basilica thermarum)

Claudius Piso / Klaudios Peison galerisi önemli bir galeridir. Heykel kaidesindeki yazıttan yola çıkarak, arkeologlar tarafından bu ad verilmiştir. Aslında bu mekan Roma hamamlarında çok görülen “basilica thermarum” dur.
Kuzey ve batı duvarlarının önünde oturma amaçlı mermer kaplı sekiler bulunur. Tabanı M.S 4. Yüzyıla tarihlenen geometrik desenli bir mozaik ile kaplanmıştır. Burada çok sayıda heykel bulunmuştur. Bulunan heykellerin 11 tanesi Claudius Piso tarafından bağışlanmıştır.

Hamamda işlevi henüz belirlenemeyen iki mekan daha bulunur. Hamamda “Aleipterion” yani vücudun yağlandığı terleme odası, “Himatiophylakion” yani elbise koruma, saklama alanı, vestiyer ile “Laconicum” yani terleme odasının da olduğu yazıtlardan bilinmektedir. Ancak hangisi hangisi o henüz belirlenmemiştir.
Bu bölümün, M.S I ve II. Yüzyıllar arasında yapıldığı tahmin ediliyor. Taban mozaikleri ve mermer duvar kaplamaları ise daha geç döneme (belki M.S 4. Yüzyıl) tarihleniyor.
7. Helenistik Kuleler

Helenistik kuleler, Perge kentinin sembolüdür. M.Ö 3. yüzyıla tarihlenmektedir. 18 metre uzunluğundadır. Ne Anadolu’da ne de başka bir yerde örneği yoktur. Helenistik Dönem’de inşa edilen yuvarlak bir yapı olan Helenistik kapı, kentin surlarının başlayıp bittiği güney kapısını oluşturmaktaydı.
Yuvarlak kuleler, döneminin savunma sistemi göze alınarak yapılmıştır. Surlar akropolün eteklerinden başlayıp kulelere kadar geliyordu. Surların yüksekliği 13 metre, kalınlığı ise 2.metre olan kesme taş ile inşa edilmiş ve kenti çevreleyen mimari eserlerdir.
Orijinal yüksekliğini korumuş olan ve üç katlı olarak tasarlanmış oval kuleler, Helenistik dönem boyunca Perge’nin savunmasında önemli bir rol oynamıştır.
Katlar arasında geçişler ahşap merdivenler kullanılarak sağlanmış. Kuleler, koni biçiminde ahşap bir çatı ile örtülüydü. Pencereler duvarı zayıflatmaması için aynı hizada kullanılmamış. Kazıların ilk başladığında, Ord. Prof. Müfid Mansel Perge’ye geldiğinde görülen tek kalıntı bu kuleler ve kapıydı. Daha sonraları şehri geri kalanı ortaya çıkarılmıştır.

Arkadaki avlu, kulelere bitişik nizamda yapılmış 23×30 metre boyutundaki at nalı (U) şeklinde avlunun her iki kenarı duvarlarla yükseltilmiştir.
Bununla birlikte Roma döneminde kulelere bazı eklemeler yapılmıştır; iki kule arasına süslü ve kemerli bir kapı inşa edilmiş. Kapının üst kısmına, triglif ve metop düzenlemesinden oluşan arşitrav konulmuştur.
Yapının, Helenistik döneme ait önemli bir kısmı günümüze gelmiştir. Roma Dönemi’nden itibaren, işlev ve mimari olarak önemli değişikliklere uğramıştır.
Yuvarlak kuleler, arasına anıtsal bir yapı olan Hadrianus Takı eklenmiştir. Bu kulelerin giriş katı seviyesinde kemerli nişler bulunmaktadır. Bu nişlerin içerisinde kentin kurucularına ait heykeller bulunmaktadır. Helenistik kapı, bütünüyle mermerle kaplanmıştır; Plancia Magna tarafından görkemli bir avluya dönüştürülmüştür.
8. Hadrianus Takı (Helenistik kapı avlusundaki anıtsal giriş)

Plancia Magna, imparator Hadrianus ( M. S. 117-138) döneminde Helenistik Güney Kent Kapısı’nın arkasındaki Oval Avlu’yu onartmış ve heykeller ile donatmıştır. Ayrıca, bir zafer takı yaptırmıştır. Bu takı İmparator Hadrianos’a adayarak Roma Devleti’ne olan bağlılığını göstermiştir.
Kulelerin arasında inşa edilmiş bu yeni kapının yanı sıra avluyu sınırlayan oval duvarlar da sonradan ilave edilmiştir. Oval Avlu’yu doğu ve batı olarak çevreleyen karşılıklı duvarların her birinde 7 alt ve 7 üst olmak üzere toplam 28 adet niş vardır.
Bu oval avludaki kazılar sırasında dokuz adet heykel kaidesi ele geçmiştir. Bu nişlerde yer aldığı düşünülen kaidelerin üzerinde saptanan yazıtlar, avlunun siyasi propaganda amaçlı olarak kullanıldığını desteklemektedir.

Bu yirmi sekiz nişin yarısında Tanrı heykelleri; diğer yarısında şehrin kurucularına ait heykellerin sergilendiği var sayılmıştır. Ayrıca, şehrin kurucu heykellerinin yedi tanesini mitolojik, diğer yedi tanesinin ise Plancia Magna’nın dönemindeki önemli şahıslara ait olduğu görüşü benimsenmiştir.
Heykel kaidelerinin üzerinde, Perge’nin efsanevi kurucuları (ktistes) ile kentin gelişmesine maddi olarak katkıda bulunmuş soyluların adları yazılmıştır. Nişlerin içinde bronz heykellerin de bulunduğuna dair izler saptanmıştır.

Plancia Magna, mitolojik Yunan kurucularının yanında; kendisini, babasını,kardeşini ve yakın aile bireylerini de koydurarak şehrin kurucuları olarak göstermiştir. Ayrıca, buradaki heykellerden Perge’nin hem Yunan kökenli hem de Roma kökenli bir kent olduğuna işaret edilmiştir.
Nişlerde bulunan heykeller: Mopsos, Kalkhas, Leonteus, Rhiksos, Minyas, Makhaon ve Labos. Plancia Magna’nın babası M. Plancius Varus ve kardeşi C. Plancius Varus
Nişlerde, Augustus’tan Hadrianus’a kadar imparatorların ve imparatorluk ailesinin üyelerine ait heykellerine de yer verilmiştir.
9. Macellum / Agora

Perge’nin Agorası, Helenistik kulelerin hemen yanında yer alır. Perge’de bulunan iki agoradan biridir. Anadolu’da bulunan agoraların içinde en düzenli olanlardan biridir. M.S 2. Yüzyılda inşa edilmiştir. Geniş bir stoa ile çevrelenmiştir. Güneyinde ve doğusunda birer sokak yer alır.
Perge şehrinin granit sütunlarla çevrili pazar yeri, antik dünyanın en iyi kumaşlarından, zeytinyağına; Akdeniz’den çıkan en lezzetli balıklardan, verimli ovalarda elde edilen şaraplarına kadar satıldığı bir yerdir.

Agoralar sadece alış veriş için değil, vatandaşların çeşitli konularda fikir alış verişi yaptığı, birbirleriyle kaynaştığı kent ruhunun aşılandığı mekanlardır.
Perge agorası, agora olarak bahsedilmesine rağmen Macellum görevi de görmektedir. Agora, et ve balık gibi şarküteri ile parfüm gibi lüks ürünlerin satılmasından dolayı Macellum özelliği de taşımaktadır.

Yapı kare formlu, dükkanlar, odalar ve sütun sıraları ile çevrelenmiştir. Agoralar, antik şehirlerde; kentin siyasi, idari, resmi, dinsel ve ticari özellikleri olan bir merkez durumundadır.

Agora’nın Zemini, koruma amaçlı çakıl taşlarıyla örtülmüş. Gerçekte taban mozaikleriyle kaplıdır. Galerinin arkasında dükkanlar yer alıyor. Dükkanların kapıları alternatifli olarak içe ve dışa açılacak şekilde yapılmıştır. Doğu portikoda bulunan dükkanlar ise sadece macellum’a bakmaktadır.
Agoranın dört portikosunda yapıya giriş bölümleri yer alırken ana girişi batı tarafındaki portikonun ortasındadır. Agoranın güneydeki bölümlerin iki katlı olduğu sanılıyor.

Agoranın ortasındaki “tholos”(kubbeli yuvarlak bir yapı) dairesel planlıdır. Yapı, Side’de olduğu gibi bir tapınak özelliğine sahip olabilir. Roma döneminde, önündeki küçük havuzdan dolayı, tholosun podyumu içine duvar örülerek suyla ilintili bir yapı olarak kullanıldığı düşünülmektedir.
Agoralarda stoa denilen, halkın güneşten ve yağmurdan korunabileceği, hukuki davaların görüldüğü ve seçimlerin yapıldığı üstü kapalı tek yada iki katlı sütunlu galerilere sahiptir. Perge’deki agorada da aynı özelliklere rastlamak mümkündür.
10. Sütunlu Ana Cadde (Kuzey-Güney Doğrultulu)

Perge şehrini, kuzey-güney ve doğu- batı doğrultulu, birbirini keserek kavşak oluşturan ve kenti dört ana kısma ayıran iki sütunlu cadde oluşturur.
Kuzey güney doğrultulu, şehrin bel kemiği olan sütunlu cadde Helenistik kapıdan başlayıp akropol eteğindeki güney çeşmede son bulur. Yaklaşık 400 metre uzunluğundaki caddenin ortasında iki metre genişliğinde bölmeli bir su kanalı, her iki yanında ise mozaikli zeminlerle döşeli, üstü kapalı sütunlar ve dükkanlar yer alır.
Kuzey-güney doğrultuda uzanan caddelere “Cardo”, doğu-batı doğrultudaki caddelere ise “Decumanus” adı verilir.
Perge kentinini ana arteri konumundaki kuzey-güney caddesi 400 metre uzunluğunda ve 22 metre genişliğindedir. Cadde tam düz değildir; hafif kıvrımlar yaparak devam eder.
Büyük bir olasılıkla, caddenin yapıldığı dönemde yol üzerinde bulunan kamu binaları hesaba katılarak inşa edildiği için kıvrım verilmiştir.

Cadde boyunca, kireçtaşı zeminde, araçların bıraktığı teker izleri görülebilmektedir. Sütunlu Cadde, Yaya ve araba trafiğine uygun düzenlenmiştir. Caddenin her iki tarafında kaldırımlar ve bunların gerisinde de dükkanlar yer almaktadır.
11. Ana Caddedeki Su Kanalı

Ana caddenin ortasından 2 metre genişliğinde üstü açık su kanalı geçer. Derinliği 80 cm ile 1.20 arasında değişmektedir.
Yapıldığı dönemde, Akropol eteğinde bulunan Kestros heykelinin altından akan ve çeşmenin havuzunu dolduran su buradan havuzla bağlanmış olan kanalın içine, kanal vasıtasıyla da caddenin ortasından kentin güneyine akmaktaydı.
Kanal, kavşaktaki bir kesintinin ardından yine güneye doğru devam etmektedir. Yeni araştırmalar ile caddenin Roma kapısından sonra da devam ettiği ve kanalın da aynı şekilde devam ettiğini ortaya koymuştur.
Kanal kireçtaşından yapılmış olup 2 metre genişliktedir. Derinliği ise 80 cm ile 1.20 arasında değişmektedir. Kanal her 800 metrede bir kireçtaşından daha alçak separatörler ile kompartmanlara ayrılmıştır. Suyun hızının azaltılıp olası pisliğin çökmesini sağlamak için yapılmış olabileceği düşünülmektedir.
Kanal üzerinde belli aralıklarla yayaların karşıya geçişini sağlayan küçük köprüler bulunduğu bilinmektedir. Ayrıca, şehrin atık su sisteminin bir parçası da bu kanalın altından güney yönüne doğru akmaktadır.
12. Hadrianus / Kestros Çeşmesi

Hadrianus Çeşmesi, sütunlu ana caddenin kuzeyinde Akropolün güney eteğine yaslanmış 21 metre genişliğinde 2 katlı bir yapıdır. M.S 128’e tarihlenmektedir. Çeşmenin suyu 12 km ötedeki Kurşunlu Şelalesini de oluşturan Kurşunlu çayından, çeşmenin arka duvarındaki rezervuara getiriliyordu.
Çeşmenin ortasında uzanan Kestros nehrini simgeleyen ırmak tanrısı heykelinin altında yer alan geniş açıklıktan anıtsal çeşmenin ortasındaki havuza akar.
Günümüze 2 katının bir kısmı ulaşmış çeşmenin birinci katı 8.60 metre ve ikinci katı ise 4.80 metredir.
Çeşme aynı zamanda sütunlu cadde ve akropol arasında bir geçiş oluşturmaktadır. Çeşmenin hemen arkasından, cephenin her iki tarafından, iki geçit aracılığıyla Akropole çıkılmaktadır.
Çeşmenin üzerindeki diğer nişlerin içinde, Kestros heykelinin dışında farklı heykeller de sergilenmiştir. Bu heykeller arasında Zeus, Artemis ve Apollon; ayrıca biri giyimli diğeri çıplak halde betimlenmiş iki tane Hadrianus heykeli bulunmaktaydı.
📜Perge’nin Tarihçesi
📍Perge’nin Erken Tarihi
Perge antik kentinde yapılan araştırmalar Perge’nin Yunan kolonizasyonundan önce de var olduğunu göstermektedir.
Şimdiye kadar yapılan kazılarda, şehrin akropolünde M.Ö 4200′ e ait 4 mezarın bulunması Perge’nin tarihini yunan göçlerinden çok daha öne çekmiştir.

Yunan kültüründen önce Perge’de yerel bir kültürün varlığı, Perge’nin tarihini daha da ilgi çekici hale getirmektedir. Devam eden arkeolojik çalışmalar doğrultusunda Perge’nin tarihi gittikçe aydınlanmaktadır.
Şehrin yazılı erken tarihi hakkında kesin bir kanıt olmasa da, M.Ö 1200’ler Hitit Kralı IV. Tuthalia ile Tarhuntaşa Kralı Kurunta arasındaki bir sınır anlaşmasından bahseden tabletle ismi geçmektedir.
Bu yazıta göre: “Tarhuntaşa’nın batı sınırının Kastaraia/Kestros (günümüzdeki Aksu çayının eski adı) Nehrinin batısında kalan Parha-Perge’nin ise Lukka (Likya) ülkesi sınırları içinde yer aldığı hakkında bilgi vermektedir. Bu antlaşmadan bahseden tunç tablet, günümüzde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde yer alıyor.
📍Perge’nin Kuruluş Hikayesi

Mitolojik bir hikayeye göre, Perge, Truva savaşından sonra Argoslu kahinler olan Mopsos, Kalkhas ve Amphilokhos tarafından kurulmuştur.
Pamphylia’dan geçen Akhalar, Kilikia’yaya kadar koloniler kurarlar. Perge’deki Helenistik kapının içinde yer alan avluda, bu kuruculara ait heykellerin (ktistes) kaidelerdeki yazıtlar, bu mitolojik hikayeyi destekler niteliktedir.
Ayrıca, şehrin kuruluşunda Mopsos, Kalkhas, Leonteus, Rhiksos, Minyas, Makhaon ve Labos gibi kahramanların da adı geçmektedir.
📍Pamfilya’nın başşehri Perge
Perge, Pamphylia bölgesinde Side ile birlikte başşehir olarak görülmüş iki önemli şehirden biridir. Perge’nin, Roma döneminde metropolis, neokoros gibi unvanlara sahip olmasından dolayı, Pamfilya’nın başşehri olabileceğini akla getirse de, bölgede önemli bir liman kenti olan Side’nin de aynı ünvanlara sahip olmasından dolayı, Perge ve Side’nin başşehirlik konusunda, sürekli bir birleriyle yarıştığı ortadadır.
Her iki şehrin de önemli özellikleri vardı. Side, deniz kıyısındaki konumundan dolayı ticareti ile güçlü olması, Perge ise, şehrin tanrıçasına adanmış Artemis Pergae tapınağı, sayesinde meşhur olmuştu. Bu yüzden başşehirlik ünvanı sürekli Side ile el değiştirmiştir.
📍Antik Yunan ve Pers Dönemi

Şehrin kuruluşundan, Helenistik döneme kadar Perge’nin tarihi hakkında çok fazla detaylı bilgi yoktur. Şehrin, M.Ö 7. yüzyıldan itibaren Miletos ve Rhodos ile ticaret bağları olduğu bilinmektedir. M.Ö 540 yılında Perge ile birlikte Pamphylia Pers egemenliğine girer.
Şehir, M.Ö 425-424′te Pers tehdidine karşı Atinalılar tarafından Attika-Delos Deniz Birliğine katılmıştır. Yalnız, birliğin etkili bir üyesi olmamıştır. Daha sonraları yine Pers egemenliğine girmişlerdir.
Lidya kralı Kroisos (M.Ö 561/60-547/46) Batı Anadolu kentlerini de hakimiyeti altına alarak güçlü ve zengin bir krallık kurmuş; Pamphylia bölgesini de vergiye bağlamıştır.
Persler, M.Ö. 547/46 yılında Lidya devletini yıkarak Perge’nin olduğu Pamphylia bölgesini ele geçirmiştir.
Atinalılar, Kimon döneminde, Attika – Delos birliğine Pamphylia şehirlerini de katmak için çaba göstermişlerdir. M.Ö. 468 yılında ve M.Ö 388’de Thrasybulos da çaba gösterse de Pamphylialıları Delos Birliğine katmak için ikna edememişlerdir.
Pers valileri, M.Ö 4. yüzyılın ikinci yarısında, Küçük Asya’dan Mısır’a kadar olan bölgelerde isyan çıkarmıştır. Pamphylia da bu Satrap isyanlarına katılmıştır. Satrap isyanlarının bastırılması sırasında çıkan karmaşada Perge Aspendos ve Sillyon şehirleri zarar görmüştür.
📍Büyük İskender Dönemi
Büyük İskender, M.Ö. 334 yılında Phrygia’ya gitmeden önce Lykia ve Pamphylia kıyılarına hakim olmak istemiştir. İskender, Karia’dan Lykia’nın doğu kıyılarına kadar gelmiş ve ilk olarak Phaselis’i ele geçirmiştir.

Perge ve Side şehirleri, zorluk çıkarmadan İskender’i dostça karşılamışlar; ancak Sillyon ve Aspendos direnmiştir.
Bunun üzerine, İskender ilk önce Sillyon üzerine yürümüş ve korunaklı olmasından dolayı şehri ele geçirmekte zorlanmış.
İskender’e direnen Aspendos halkı, surları bırakarak kayaların üstüne kaçıp saklanlışlar. İskenderle baş edemeyeceklerini anlayan Aspendoslular İskender’e elçiler gönderip barış istemişlerdir.
İskender de inatçılık edip kendini uğraştıran Aspendoslulara ağır şartlar sunarak cezalandırmıştır.
Perge’nin İskender’e boyun eğmesinin nedeni, hem izlediği siyasete hem de Sillyon ve Aspendos gibi güçlü surlarının olmaması ile açıklanabilir.
📍Perge’nin Roma Dönemi
Roma senatosu anlaşma yapmak için Anadolu’ya konsül Manlius Vulso’yu gönderir; o da Bergama kralı, III. Manlius’u Antiokhos’a karşı kışkırtmıştır. Bergama Kralı Manlius, o zamanlar Seleukosların garnizonu olan Perge’nin üzerine yürür. Bunun üzerine garnizon komutanı, Manlius ile anlaşır ve şehri Manlius’a teslim eder.

Böylece, Bergama’nın Perge üzerindeki hakimiyeti fiilen başlamıştır. Ancak Bergamalılıar Perge’den daha öteye geçip Doğu Akdenizdeki Side üzerinde egemenlik kuramadıkları için bugünkü Antalya’yı (Attaleia) kurup yerleşmişlerdir.
Bergama kralı III. Attalos M.Ö. 133 yılında ölmüş ve bütün krallığını Roma Devleti’ne vasiyet olarak bırakmıştır. Anadolu’da bir çok yer Roma hakimiyetine girerken, Pamphylia bölgesi bu mirasın dışında kalmıştır.
Perge’nin bu dönemde bastırmış olduğu gümüş sikkeler onun bağımsızlığını ıspatlamaktadır. Daha sonraları Roma hakimiyetine giren Perge, İmparatorluk devrinin başından itibaren refah düzeyi ile birlikte kentleşmesi de hızla artmıştır.
Perge’nin şehirleşmesi ve şehirdeki önemli yapıların inşası, özellikle Cladius, Hadrianus ve Septimus Severus gibi Roma ipratorları dönemlerinde önemli derecede artmıştır.
Roma döneminde, Pax Romona (Roma Barışı) döneminde kentlerin sorunsuz, zengin ve geliştiği parlak bir çağ yaşadığı görülmektedir. Perge de bundan nasibini almıştır.
Küçük Asya (Anadolu)şehirlerinde, M.S. 1 ve 2. yüzyılda, Perge gibi kentlerin kentleşme faaliyetlerinde italik kökenli zengin ve soylu aileler büyük rol oynamıştır.
Bu aileler ve yerli aileler Roma Devleti Döneminde Perge’nin şehirleşmesinde çok fazla katkıda bulunmuştur. Bu aileler, kentleşme faaliyetlerindeki katkılarından dolayı, Roma imparatorlarının saygınlığını kazanarak Roma Devleti’nde önemli görevlere gelmişlerdir.
Bu durum Perge’de de gözlenmektedir; İtalik kökenli Plancii ailesinin üyeleri: Perge’li Plancia Magna, babası ve kardeşi, Perge’ye büyük katkıları olan zengin ailelerdendir.
Yaptırdıkları mimari binaları, Roma imparatorlarına adayarak hem kentleri, hem de kendileri için çıkar elde etmişlerdir. Bu ailenin calışmaları, hem yerelliğe hem de Romalılığa hizmet etmiştir.
Şehrin içindeki birçok yazıtta, Plancia Magna “ Kenttin Kızı” , “Artemis Rahibesi” , “ ömür boyu Tanrılar Anası Rahibesi” ve “ dindar ve vatansever “ sıfatlarla bahsedilmiştir.
Plancia Magna, imparator Hadrianus ( M. S. 117-138) döneminde Helenistik Güney Kent Kapısı’nın arkasındaki Oval Avlu’yu ekletmiş, heykellerle donatarak bir anıtsal kapı ve zafer takı yaptırarak Perge’ye adamıştır.
Perge’de Artemis Pergaie yerel özelliklerini Roma Dönemi’nde de kaybetmeyerek, şehrin en çok tapılan bir tanrıça olurken; şehrin kurucuları arasında Yunanlı kahramanların da hala hatırlanıp yaşatılması; aynı zamanda, Perge’deki yazıtların çoğunun Grekçe olması Perge’nin yerel özelliklerini kaybetmeyerek bir karaktere sahip olduğunu göstermektedir.
📍Bizans Dönemi
7. yüzyıl ortalarından itibaren Kıbrıs’ı ele geçirerek egemenlik alanını Rodos, Girit ve Sicilya’ya kadar genişleten Arap donanmaları, Bizans Devleti’nin Akdeniz’deki yerlerine de akınlar yapmıştır.
📍Hristiyanlığın Perge’ye Gelişi
Aziz Paulus’un ziyaret etmiş olmasından dolayı, Perge Antik Şehri Hristiyanlık dünyasının haç yerlerinden biri olarak kabul edilir. Ayrıca, Aziz Paulus’un Perge’den başlayıp Isparta Yalvaç’taki Pisidia Antiokheia antik şehrine kadar gittiği Aziz Paulus Yolu önemli bir haç rotasıdır.
Aziz Paulos’un Pamphylia’da ilk ayak bastığı yer olan Perge şehri, Hristiyanlarca kutsal sayıldığı için Perge’nin dini vasfı diğer Pamphylia şehirlerine karşı üstünlük sağlamıştır.
Perge, Anadolu’da Hıristiyanlık’ın 1.yy.dan itibaren yayılmaya başladığı önemli bir şehir olmuştur.
Lucas’ın yazdığı İncil’in “Acta Apostola” bölümünde, Aziz Paulos’un Perge’ye iki kez geldiğinden bahsedilmektedir.

Roma Devleti’nin, 4. yüzyılın ilk yarısından itibaren Hristiyanlığı resmen tanımasıyla Paganizmin Anadolu’daki Roma şehirlerinde yeri sarsılmış ve yeni din olan Hristiyanlık hızla yayılmaya başlamıştır.
İznikte’ki (Nikaia’da) 325 yılında toplanan konsüle Perge’den metropolit katılmıştır.
Ephesos’da 6. yüzyılda toplanan konsüle Side ve Perge ayrı ayrı metropolitler katılmıştır. Pamphylia’da V. yüzyıldan itibaren dini liderlik olarak görülen bu ayrım, sadece kilise yönünden olmuş; sivil idare açısından daima birlik içinde olmuşlardır.
Perge, 6. yüzyıldan sonra önemini ve büyüklüğünü kaybetmeye başlamış ve metropolitler Antalya’da (Attaleia) oturmaya başlamıştır. Bundan sonra, Perge 786 ile 869 yılları arasında Sillyon ile bir piskoposluk metropolitliği adı altında birleşmişlerdir.
📍Perge’nin Kayıp Artemis Tapınağı (Artemis Pergaia)
Perge’nin dini yönden önemi sadece Hristiyanlık dönemine ait değildir; daha önce dini yönden önemi büyük bir şehir olmuştur. Şehrin varlığından beri önemli olan bir ana tanrıçası vardır: Tanrıça Artemis.
Perge halkı, her ne kadar Hristiyanlığı din olarak kabul etseler de Artemis’ten hiç vazgeçmemişlerdir. Halk, Efes’te olduğu gibi, her zaman Meryem Ana ile Artemis arasında bağlantı kurmuştur.
Ana tanrıça; ismi, kabartmaları ve heykelleri ile bütün şehri süslemiş; ziyaretçilere görkemiyle ve önemiyle kendinden çok bahsettirmiştir.
📍Perge’nin Kızı Pancia Magna
Ataerkil bir toplum yapısı olan Roma Devleti’nde, Plancia Magna gibi bir kadının ön plana çıkması ilginçtir. Bunu, ya Anadolu’nun kadına verdiği önemin büyük olmasıyla yada bu şehirde Artemis Gibi bir tanrıçanın varlığına yorabiliriz. Plancia Magna’nın, Perge’de ele geçen bir çok yazıtta “Artemis rahibesi” , “kenttin kızı” ve“kenttin kurucusu“ gibi sıfatlarından bahsedilmektedir.
Perge’de bu kadının öne çıkmasını, kentin Artemis kültüne olan bağlılıyla da açıklanabilir. Şehirde geçmişten gelen bir kadın figürün temsilcisi ve devamı niteliğinde algılayabiliriz. Aynı durum Efes’te Artemis ve Meryem Ana arasındaki bağ ile açıklanmaktadır.
Plancia Magna’nın babası, kardeşi ve kocası zengin ve soylu olsa da Plancia Magna’nın ünü ailesindeki erkek bireylerin bile önüne geçmiştir. Öyle ki, babası ve abisi hakkında ele geçen yazıtlarda Plancia “Magna’nın babası ve kardeşi “gibi ifadeler kullanılarak onun üstünlüğü yansıtılmıştır.
Fatih hocam emeğinize, yüreğinize kaleminize, sağlık keşke diğer rehber arkadaşlarda , sizin gibi , sosyal farkındalık adına , Bir kaç satır yazsa ,ne kadar güzel olur , hobisi olduğu uğraş üzerine bile bir blog yaz salar keşke , bir sümer ata sözü derki. Biliyorsun neden öğretimi yorsun ? Demiş
Özcan Abi, çok teşekkür ederim. Rehberlerdeki bilgi derinliği çok fazla olmasına rağmen, blog veya sosyal medya gibi araçlarla geniş kitleye ne yazık ki yaymıyorlar. Gün geçtikçe artacağını düşünüyorum. Artık geleneğin dışına çıkmak gerek.