Pisidia Antiokheia Antik Kenti Isparta’nın ve Türkiyenin önemli antik şehirleri arasında yer almaktadır. Günümüzde, musteşem bir doğaya ve bereketli bir coğrafyaya sahip olan Yalvaç ilinde bulunan şehir tarihte kendinden çok bahsettirmiştir.

Her ne kadar Helenistik ve Roma döneminde önemli bir yere sahip olsa da Aziz Paul’usun (Pavlus) misyonerlik gezileri sırasında uğradığı ve vaaz verdiği önemli bir şehirdir. Günümüze kadar Avrupalı Hristiyanlar için önemli bir haç merkezi olmuştur. Hala özel izinlerle, ziyaret eden Hıristiyan hacılara ayin yapma izni verilmektedir.
Pisidia Antiokheia Antik Kenti Nerede?
Isparta’nın Yalvaç ilçesi sınırlarında, ilçe merkezinin yaklaşık olarak 1 km kuzeydoğusunda, yerel halk tarafından bugün “Şahintepesi” olarak bilinen bir tepenin batı yamacına yer almaktadır. Konum için tıklayın.

Yalvaç ve Antik şehir, Şarkikaraağaç ovası ile çevrelenmiş verimli ve sulak bir alanda yer almaktadır. Kuzeyinde Sultan Dağları, batısında Karakuş Dağları; güneyinde Yalvaç Ovası ve Eğirdir Gölü; doğusunda ise Toros dağlarının doğu uzantısı olan Anamas Dağları bulunmaktadır.
Pisidia Antiokheia’nın Antik Dönemdeki Stratejik Konumu
Antiokheia kenti; Antik Pisidia, Frigya, Lykaonia, İsauria ve Pamphylia bölgelerinin; bugün ise Isparta, Afyon, Konya ve Antalya illerinin kesiştiği önemli bir stratejik konuma sahiptir.

Kentin etrafını çevreleyen yüksek dağlardan doğan su kaynakları ile oldukça düz ve verimli olan Yalvaç ovası, kentin bu noktaya kurulmasındaki en önemli etkenlerden birisi olmuştur.
Farklı kültür bölgelerinin geçiş güzergâhında bulunan Pidisia Antiokya, Via Sebaste’nin antik yol ağının başlangıç noktasını oluşturmuştur. Bu yol ağının güvenliğini sağlamasında önemli bir rol oynamıştır. Bu özelliği de kenti zamanın diğer kentlerinde bir adım öne çıkarmıştır.
Şehrin Kuruluşu ve İsmi
Şehir, MÖ 3. yüzyılın başlarında, Büyük İskender’in ardılları olan Seleukos Hanedanlığı tarafından ızgara plan sistemine bağlı kalınarak kurulmuştur. Ana merkezleri Suriye olan Seleukos Hanedanlığından Kral Antiokhos, kenti koloni kentine dönüştürmüş ve kendi ismini kente vermiştir.

Anadolu’da kurulmuş diğer Antiokheia kentleriyle karıştırılmaması için kentin bulunduğu Pisidia bölgesinin adı kentin başına eklenerek: “Pisidia Antiokeia” denmiştir.
Kentte Askeri Koloni Kuruluyor
Merkezleri Ankyra (Ankara) olan Galatları yenilgiye uğratan Antiokhos, Bergama ve Galatlara karşı sınır güvenliğini inşa edebilmek için, Babylonia’dan ve Magnesia ad Maeander’dan getirmiş olduğu kolonistleri buradaki yerel halka entegre etmiş ve kurduğu bu kente askeri koloni statüsü kazandırmıştır.
Pisidia Antiokheia Antik Kentinin Tarihi
Kentin, Hellenistik Dönem öncesine dair tarihi hakkında bilgi yoktur. Daha sonra kent, Roma’ya miras bırakılan topraklarla birlikte bölge de Roma egemenliğine geçmiştir.

Antiokheia kenti MÖ 25’te Roma himayesi altına girmiştir. Roma döneminde, Augustus, Antiokheia’yı başkent olarak tayin etmiş ve diğer kolonileri bu kente bağlamıştır.
Diğer koloniler “Augusta” sıfatı taşırken sadece Antiokheia “Caesarea” sıfatıyla kurulmuştur ve Ius Italicum (serbest şehir) olma hakkını almıştır.
Augustus ordusundan emekliye sevk ettiği V. ve VII. lejyonları bu kente yerleştirmiştir. Roma kenti örnek alınarak yeniden dizayn edilen kent, kurulduğu dönemdeki planlaması dikkate alınarak 7 mahalleye bölünmüş ve bu mahallelere kent Roma’daki mahallelerin isimleri verilmiştir.
Roma İmparatorluğu’nun, Anadolu’daki eyaletlerini artırmaya başladığı dönemde Galatia-Kapadokya veya Pamphylia eyaleti içerisinde yer alan kent, Diocletianus Döneminde (284-305) Pisidia Eyaleti’nin kurulması ile birlikte, bu eyaletin başkenti olur.
Kurulduğu tarihten itibaren Antiokheia kentinin iki farklı parlak devrinin olduğu bilinmektedir. Bunlarda ilki: Augustus’la başlayan Julius Claudiuslar dönemi, ikincisi ise kentin Pisidia eyaletine başkentlik yapmaya başladığı III. yy. sonu ile IV. yüzyılı içine alan dönemdir.
Bu dönemlerde kentte imar faaliyetlerinin oldukça gelişmiş olduğu ve kentte yeni yapıların inşa edildiği bilinmektedir.
Kentte Hristiyanlık Dönemi
IV. ve V. yüzyıllara gelindiğinde kentin artık bir Hristiyan kentine evirildiği görülmektedir. 46 ve 58 yılları arasında kente Hristiyanlığı yaymak amacı ile St. Paul’un ektiği tohumlar bu yüzyıllarda etkisini göstermeye başlar ve kent Hristiyan cemaatin gün geçtikçe çoğaldığı merkezlerden birisi haline gelir.

Kentin Önemini Kaybetmesi ve Terkedilmesi
6.yy’dan itibaren yavaş yavaş zayıflamaya başlayan kent, 7.yy’da Arapların istilalarına maruz kalmıştır. Ekonomik olarak güçsüzleşen kent bir daha eski görkemine ulaşamamıştır.
Pisidia Antiokheia Antik Şehrinin Gezilip Görülecek Yapıları
Antik şehir oldukça geniş bir alanı kaplamaktadır. Önüne kadar araç yanaşmaktadır. Her türlü ayakkabıyla yürünebilecek kolaylıktadır. Günümüze kadar çok fazla yapısı sağlam gelmese de görülmeye değerdir. Buraya gelmişken Yalvaç Arkeoloji müzesini de görmeyi unutmayın. Kazılarda çıkan bir çok parça ve eser Yalvaç arkeoloji ve etnografya müzesinde sergilenmektedir.
1.Batı Kapısı

Kente girişlerin yapıldığı ve konumu tam olarak bilinen tek kapıdır. Üzerindeki yazıtlara göre kapı İmparator Hadrianus için MS 129’da yaptırılmıştır. İki yandan kent suruyla birleşen kapı, 3 gözden oluşan kemerli bir zafer takıdır. MS 212’de zafer takına dönüştürülmüştür. Kapı, kentin en görkemli yapılarından biridir. Bezemelerinde Roma mimarisinden izler taşır.
2.Tiyatro
Roma döneminde restore edilmiştir. Tiyatro, 2019 yılında ayağa kaldırılmıştır. Greko-Romen tarzdadır ve 5000-6000 kişilik bir kapasiteye sahiptir. Doğuya doğru yükselen caddenin kuzeyinde yamaca yaslı olarak inşa edilmiştir. Sahne binasının arkasından geçen bir sokak ile kentin erken dönem agorasına ulaşıldığı düşünülmektedir.
3.Merkezi Kilise

5. yüzyılda inşa edildiği düşünülen kilise Latin Haçı şeklinde planlanmıştır. Tiberius Alanı’nın tam karşısında apsisiyle dikkat çeken yapı topografik konumundan dolayı araştırmacılar tarafından “Merkezi Kilise” olarak adlandırılmıştır. Kazılarda ortaya çıkarılan daha küçük ikinci bir apsis nedeniyle St. Paul’un ilk vaazını verdiği sinagog üzerine inşa edilmiş bir kilise olarak tanımlanmıştır.
4.Tiberius Forumu
Kentin en yüksek yerine Augustus tapınağı vardır. 25×85 m ölçülerinde oldukça geniş bir alana sahip forumun etrafında çok sayıda galeri ve dükkân yer almaktadır. Meydanın güney kenarında yuvarlak planlı, bereket tanrı veya tanrıçası ile ilgili bir de tapınak temeli söz konusudur.

Meydanın adına, MS 93’te, Galatia-Kappadokia valisi L.Antistius Rusticus’un karaborsacılığı engellemek amacıyla, tahıl depolamayı yasaklayan kararnamesinin yazılı olduğu bir onur yazıtına rastlanmıştır. Meydanda, Tiberius’ ait bir heykel de bulunmuştur.
5.Propylon
Prppylon,tapınağa geçişi sağlayan anıtsal bir giriştir. Kente girişi sağlayan batı kapısı ile aynı mimari tarzda yapılmış; üç girişli, heykel ve kabartmalarla süslenmiştir.

Buraya, Tiberius alanından 12 basamaklı merdivenle çıkılmaktadır. Augustus kutsal alanı ile Tiberius forumunun kesiştiği yere, üç tonozlu ve zafer takı biçiminde yapılmıştır.
6.Augustus Tapınağı

Şehirde görülebilen tek tapınak olan Augustus tapınağı kentin en önemli yapıları arasındadır. Tapınağa, Propylon’un merdivenleri çıkıldıktan sonra ulaşılır. İki katlıdır ve tamamı ana kayaya oyularak ve tıraşlanarak oluşturulan tapınak, İmparator Augustus’un ölümünden sonra onun şerefine inşa edilmiştir. Ana kaya at nalı biçimde kesilmiş tapınak, kutsal alan etrafındaki stoaları ile birlikte inşa edilmiştir.

7.Caddeler
Şehir, ızgara planlıdır; iki ana cadde mevcuttur: İlki, 300 metre uzunluğundaki doğu-batı eksenli Decumanus Maximus’tur. İkincisi ise: 400 km olan kuzey-güney uzantılı Cardo Maximus’tur. Caddelerin altından kanalizasyon ağı geçmektedir.

8.Anıtsal çeşme (Nymphaeum) ve Su Kemerleri
Yapılar I. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilmektedir. Çeşme “U” şeklindedir. Süslü bir cephesi ve havuz kısmı olan çeşme, Sultan Dağlarından getirilen suyu depolayıp kente dağıtmak için tasarlanmıştır. Hemen arkasında bulunan 800 m’lik su kemerleri, “Suçıktı” kaynağından suyu getirmektedir.

9.St. Paul Kilisesi
Aziz Pavlus‘a adanan bu kilise, bir haç merkezi olması açısından büyük bir önem arz etmektedir. Bugün hala özel izin almak şartıyla ayin yapılabilmektedir. Bu yüzden, şehrin, ziyaret edilmesine sebep olan ve dünyanın bir çok yerinden Hristiyan hacıyı çeken, en önemli yapısıdır.

İ.S. 46 yılında St. Paul, bu kilisenin altında yer alan sinagogda Hristiyanlığı yaymak için Barnabas’la birlikte ilk vaazını vermiştir.
Kilisenin inşası, IV. yüzyıl sonuna tarihlendirilmektedir. Kilisenin mozaikler üzerinde bulunan yazıtlardan birinde, 381 yılındaki Konstantinopolis Konsil’inde Antiokheia’yı temsil eden ve Ortodoks mezhebinin kurucularından biri olan Başpiskopos Optimus’un ismi bulunmaktadır. Bu yazıttan yola çıkılarak, Bazilika’nın Pisidia Eyaleti Başpiskoposu’na ev sahipliği yapmış olduğu güçlü bir varsayımdır.

10.Men Tapınağı ve Kutsal Alanı
Men Tapınağı, Yalvaç’ın 5 km doğusunda, 1600 m yükseklikte yer almaktadır. Kutsal alan ve tapınak, ana kaya kesilerek düzleştirilmiş ve elde edilen bu alana bir tapınak inşa edilmiştir. Tapınağa giderken yol kenarında ve tapınak alanı çevresinde Tanrı Men’e adanmış çok sayıda stel bulunmuştur.

Tapınak, basamaklarla yükseltilmiş bir podyum üzerine oturtulmuştur. Tapınaktaki üçgen alınlıklı steller üzerinde Men’in simgesi olan hilaller bulunmaktadır. Steller üzerindeki hilal kabartmalarının sayısı, bir aileden kaç kişinin tapınağa geldiği hakkında bilgi vermektedir.
Tapınak dini işlevinin yanı sıra, sahip olduğu konumu vesilesi ile aynı zamanda bir gözetleme kulesi ve astronomi merkezi olarak da kullanılmıştır.