Kızıldağ yayla gezisinde çam ve sedir ağaçlarının süslediği Toros dağlarında Kızıldağ Yaylası’nda bir ağaç denizi içinde bir yayla evinde konakladık. Antalya’nın sıcağından kaçıp, çam ve sedir ağaçlarının süslediği Toros dağlarında Kızıldağ Yaylası‘nda bir ağaç denizi içinde güzel bir gün geçirdik. Harika orman manzaralarını fotoğraflayarak 2000 metre zirveye ulaşıp kaynak suyundan kana kana içtik.

Biz şehirde yaşayanlar için doğaya kaçmak omuzumuzdaki yüklerden kurtulmak gibidir. Doğanın kucağına ihtiyaç duyunca ben de ara ara kaçıyorum. Gezdiğimiz yer, Manavgat sınırları içinde olan Kızıldağ civarlarında yer alıyor. Antalya’nın Manavgat ilçesine bağlı Taşağıl köyünden yaklaşık 1,5 saat sonra Torosların yem yeşil ormanla kaplı zirvelerinden birinde bulduk kendimizi.

Yolculuğumuz boyunca yükseklikle birlikte değişen bitki örtüsünü izledik. Manzaramız 1000 metreye kadar çam ağacı ile, daha sonra da sedir ağaçlarının görülmeye başladığı yüksekliğe ulaştık. Yükseldikçe sıcaklık ve nemin düştüğünü fark etmek bile bize çoktan yetti bile. İyi ki de buraya gelmişiz; rahat bir nefes aldık.

Yeşil bahçeleri ve sürülerini otlatan çobanları selamlayarak konaklayacağımız eve kadar devam ettik. Geldiğimiz yollar, bir köy yoluna kıyasla gayet iyiydi. Asfalt yol aşağılarda bitiyor; yolun gerisi tozlu ve taşlı. Yol, iki araç yan yana gelebilecek kadar geniş.

Bugünkü kalacağımız ev tamamen tahtadan yapılmış. Evin küçük bir mutfağı, geniş bir çardağı, bir oturma odası var. Bu oda aynı zamanda geceleri yatak serilip yatak odasına dönüştürülüyor. Evin tuvalet, banyosu ve ocağı dışarıda yer alıyor. Ayrıca bahçede domates, biber, patlıcan, elma ve erik dikili.
Bu evi kaç günde kurup, kaça mal ettiniz diye sorduğumda aldığım cevap şaşırtıcıydı. Evin sahibesi: “Sadece bir günde kurduk ve yaklaşık 10.000 TL masraf ettik” dedi. Normal bir evden pek de eksiği olmayan bu eve sahip olmak çok da zor değilmiş.



Evin bulunduğu yükseklik 1500 metre. Yakınlardaki en yüksek Zirveye buradan 300-400 metre daha yukarıda kalıyor. Eşyalarımızı kalacağımız bu eve koyup köy kahvaltımızı yaptık ve zirveye yürümeye koyulduk.

Toros dağları uzaktan ne kadar sivri ve ulaşılmaz gözükse de zirveye kadar giden yol bizi dağın tepesinde geniş bir ovaya ulaştırdı. Buradaki yol dik ve mıcırlı olmasına rağmen araçlar rahat ulaşım sağlanıyor. Yerden yüksek bir araçla gelmenizi tavsiye ederim ama normal bir araçla da dikkat edildiği sürece gelinebilir.

Zirvedeki ovada yürüyüp kekik toplayarak gezindik. Burada oyulmuş ağaç gövdesine dökülen doğal bir çeşme başında dinleniyoruz. Ayrıca, instagramda burayı detaylı gösteren anlatım da yaptım, oraya da bakabilirsiniz. Yamaçtan çıkan doğal bir kaynaktan gelip ağaç gövdesinden yapılmış bir hatıla akan çeşmede mola verip suyundan içtik.

Eve döndüğümüzde bizim için hazırlanmış sofraya oturduk. Oksijeni bol bu ortamda yemek yedik ve biraz dinlendik. Öğleden sonra farklı bir rotada yürüdük. Burası çok dik bir rotaydı, bambaşka bir manzara bizi bekliyordu. Buradan bütün orman örtüsünü ve dağların kıvrımlarını ayrıntısına kadar gördük ve fotoğrafladık.



Gün batarken yayla evimize geri döndük. Bu arada gün battıktan sonra burası buz kesiyor. Hepimiz ateşin başına içkilerimizi yudumlarken güzel bir akşam yemeği yedik. Günün sonunda bedenim yorgun olsa da ruhum dingindi. Doğada yürümek aklımı çalıştırıyor; beni düşündürüyor; düşüncelerim sadeleşiyor; karmaşıklığım gideriyor.
Burası geceleri o kadar soğuk ki ağustos ayında bile yaterken yorgan örtündük. Ertesi sabah kahvaltıdan sonra Antalya’ya geri döndük. Doğanın içinde Torosların kucağında kısa da olsa geçirdiğimiz güzel bir gündü.

Yüreğine sağlık
Teşekkür ederim